ÖZ
Bu çalışma, tip 2 diyabetli bireylerin günlük diyetlerinde tükettikleri farklı fruktoz miktarlarının, bazı biyokimyasal değişkenlere, beslenme parametrelerine ve yaşam kalitelerine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Kasım 2016-Nisan 2017 tarihleri arasında hastanede yatan 50 (35-65 yıl) tip 2 diyabetli hasta (22 kadın, 28 erkek) çalışmaya dâhil edilmiştir. Hastaların kişisel özellikleri, fruktoz tüketimleri, 24 saatlik besin tüketimleri, antropometrik ölçümleri ve bazı biyokimyasal değişkenleri değerlendirilerek SF-36 yaşam kalitesi ölçeği sonuçları analiz edilmiştir. Bireylerin günlük besin tüketim kaydına göre kadınların fruktoz tüketim ortalaması 18,14 ± 10,34 g, erkeklerin 19,30 ± 9,40 g’dır. Hastaların yaşları ilerledikçe fruktoz tüketimi azalmış olup toplam ≤25 g’ın altında fruktoz tüketenlerin enerji ortalaması 1532,89 ± 400,06 kcal, >25 g’ın üzerinde tüketenlerin ortalaması 1881,61 ± 449,82 kcal olarak tespit edimiş ve fruktoz tüketimi ile enerji alımı arasındaki bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p= 0,045). Kan biyokimyasal değişkenlerinin ortalaması ve fruktoz tüketimi arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır (p> 0,05). Cinsiyetler arası farka bakıldığında kadın hastaların yaşam kalite düzeylerine ilişkin puan ortalaması erkeklere göre daha düşük bulunmuştur. Hastaların beden kütle indeksi (BKİ) ile yaşam kalite düzeyleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, BKİ değerleri ile fiziksel fonksiyon (r= -0,289, p= 0,042) ve vital sağlık (r= -0,356, p= 0,011) puanları arasında negatif yönde; glikozillenmiş hemoglobin değerleri ile emosyonel rol güçlüğü (r= -0,413, p= 0,003) ve sosyal fonksiyon (r= -0,337, p= 0,017) puanları arasında negatif yönde istatistiksel açıdan önemli bir ilişki belirlenmiştir. Hastaların yaşam kalitesi puanları ile enerji alımı ve fruktoz tüketimi arasında negatif korelasyonlar gözlemlenmiş ancak bunlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p> 0,05). Tip 2 diyabetli bireylerde yaşam kalitesi değerlendirmesinin antropometrik ölçümler, kan değişkenleri ve beslenme parametreleri açısından klinik süreci iyileştirmede etkili olacağı düşünülmektedir.